20 Kasım 2011 Pazar

PARİS KOMÜNÜ VE SÜRGÜN


Fransa'da bırakılan mahkûmların, geçici bir süre için ya da müebbet olarak Yeni Kaledon-ya'ya ya da Nou Adası'na sürülen kadınlı er­kekli (bu kadınlardan biri de Louise Michel'di) bedbahtlardan daha mutlu olduğu söylene­mez. Devlet gemilerinin güvertesinde, demir kafesler içinde ve gardiyanların zorbaca dav­ranışlarıyla sevkedilen sürgünler, gülünç de­necek derecede ilkel birtakım çalışma araç­larıyla vahşi ormanların ortasına gönderilmiş­lerdir. Orada da en sadık yoldaşları açlık ol­muştur. Bu arada çoğu ölmüş, birkaç tanesi de kaçabilmiştir.
Adalarda zaman zaman isyanlar da çıkmış ve tabii bu isyanlar en hunhar biçimde bastırılmış­tır. Nou Adası'ndaki ünlü kırbaç sahnelerinden birinin bir kadın sürgün tarafından çizilen tab­losunu aşağıya atıyoruz:
"Kırbaç cezası, davul sesiyle meydana top­lanan bütün kürek mahkûmlarının önünde haf­tada iki defa uygulanırdı. Çırılçıplak bir halde bir sıraya yatırılıp bağlanan mahkûma, yerine göre on, on beş, yirmi ve bazen daha da fazla kırbaç vurulmaktaydı. Ceza aleti olan kırbaç, deriden örülme ve kalındı; özel olarak yetişti­rilmiş bir cellat tarafından dehşet verici bir us­talıkla kullanılıyordu. Kırbacın her inişinde de­ri, ateşte yanmış gibi kabarıyor; dördüncü ya da beşinci darbede de kan fışkırmaya başlıyor­du. Acı öylesine ağırdı ki, en dayanıklı insanın bile, haykırmamak için, insanüstü bir çaba göstermesi gerekirdi. On beş kırbaç yiyen ce­zalı, çoğunlukla, haftalarca çalışamaz bir ha­le geliyordu. Bir mahkûmun ölmeden kırk kır­baç darbesine dayandığı görülmemişti. Oysa ceza çoğu zaman elli kırbaç olurdu. Ama bu durumda bir cerrah, işkenceye nezaret eder ve mahkûmun ölmek üzere olduğunu sezer sez­mez cezayı ertelerdi. Cezalı derhal hastaneye kaldırılıp tedavi edilir ve işkencenin devamı, iyileşeceği güne bırakılırdı..."
Kanak isyanından sonra (ki bu eylem sıra­sında Amouroux, vahşilere karşı kullanmak üzere kendisi ve arkadaşları için silah verilme­sini istemiştir), sürgünlere uygulanan işlemler­de belirli bir yumuşama olmuştur. Bütün ülkeyi büyük çapta bir "temizleme" eylemine katıl­maya çağırmayı denemiş olan Thiers hükümeti, daha başka önlemler de ta­sarlamış bulunuyordu. 26 Mayıs - 6 Haziran 1871 tarihleri arasında, J. Favre tarafından Fransa'nın yabancı ülkelerdeki temsilcilerine yollanan genelgeler, Komün suçlularının Fran­sa'ya iadesini sağlamaya yönelmişti.
Yerine getirilmesi olanaksız bir istekti bu. Bir kere, başvurulan ülkelerin liberal gelenekleri böyle bir isteğe karşı olduğu gibi, aileleri ve yakınlarıyla birlikte hesaplanması gereken sür­günlerin büyük sayısı da buna elvermiyordu.
Sürgünler, daha çok İngiltere, İsviçre ve Bel­çika'da yerleşmiş durumdaydılar. İngiltere'de özellikle Londra'da ve öteki büyük şehirlerde yerleşmiş binlerce sürgün arasında şu adları saymak gerekir: Camélinat, The-izs; Blanqui'cilerden Granger. Ed. Levraud, Ch. da Costa, Pilotell, geleceğin büyük Komün tarihçisi Lissagaray, 1873 yılında Karl Marx'-ın kızı Jenny ile evlenecek ve daha sonra da L'Aurore gazetesinin başyazarlığını yapacak olan topçu teğmeni Vaughan, C. Barrère, Bru­nei, Bergeret, Eudes, J. Andrieux ve büyük ya­zar J. Vallès. Bütün bu kimseler, özellikle de aydınlar, geçinmekte zorluk çekmekteydiler. Aralarından yalnız birkaçı resmi görev almayı başarabildi. Ama çok geçmeden yurt özlemi, kendini gösterdi. Yurt özlemi ile de, ayrılma­lara, kopmalara, karşılıklı suçlamalara ve nef­retlere yol açan bir acılık... Vermersch önce Vermersch-Journal, sonra da Qui Vive? adlı gazeteleri çıkardı ve bu arada da Vaillant'dan dayak yedi. Fédération journal des révolu-tionnaires'de.Vésinier, yok yere Blanqui'ciie-re saldırınca. Komün Mültecileri Birliği heye­cana kapıldı ve Vésinier'nin gazetesini bir "sa­tılmış gazete" olarak ilan etti.
Aynı tedirginlik, çok geçmeden Brüksel ve Liège'de bulunan sürgünlere de geçti. Belçi­ka'ya kaçan sürgünler, resmi makamların düş­manlığına karşılık, halkın büyük sempatisiyle karşılaştılar. 27 Mayıs'ta resmi makamların dü­zenlediği "istenilmeyen adamlar" listesinde Komün'ün bütün tanınmış kişileri bulunmak­taydı. Belçikalı gericilerin bu tavrını L'Indépen­dance gazetesinde protesto eden büyük şair V. Hugo, aynı günün gecesi sınır dışı edildi. Buna karşılık, sonradan İngiltere'ye geçen Tri-don ve J. - B. Clément, daha 6 Nisan 1871 'de istifa ettiği halde 1873'te ölüme mahkûm edi­len Ranc, Jourde ve Rochefort'la birlikte sür­günden kaçıp gelen gazeteci O. Pain, ilerde Fransız yüksek öğretim kadrosunun yönetici­lerinden birinin babası olacak olan mühendis G. Cavalier, Milli Matbaa'nın yöneticisi De-bock, "mason" gösterilerinin organizatörü Thrifocq, ilerde Belçikalı ünlü kolektivizm ön­cüsü César de Paepe'in kızkardeşiyle evle­necek olan G. Bazin gibi Komün üyelerini halk büyük bir yakınlıkla karşılamıştır. Bunlara, sı­rası gelmişken, Rimbaud ile dostu Verlaine'i de ekleyelim. Bütün bu mülteciler zeki davran­mış ve kendilerine büyük çapta destek olan bir "Yardımlaşma Sandığı" kurmuşlardır. Ayrıca sürgünlerin sunduğu Fransız el emeği, Belçi­ka üretimini hissedilir derecede destekledi ve sürgünler, Belçika siyasal çevrelerinde, çok geçmeden gerçek nüfuz kazandılar.

İkinci İmparatorluk'un son yıllarında bütün aşırı akımların kongrelerinin toplanmış ve En­ternasyonalin büyük çapta gelişmiş olduğu eski demokrasi ülkesi İsviçre ise, daha ilk gün­lerden başlayarak, B. Malon, Oereure, Marte-let, Protot, Pindy, Gambon, Miot, Lefrançais, Arnould, Babick.Rogeard gazeteci M. Vuülau-me, Rossel'in sekreterliğini yapmış olan genç G. Renard, Merkez Komitesi mensubu ve Milli Matbaa müdür yardımcısı Alavoine, barikat de­legesi N. Gaillard ve eski Harp Okulu kuman­danı Razoua gibi Komüncülere kucak açmış­tı. Razoua, Fransa'ya iade edilmek üzere tev­kif edilmiş ama sürekli bir miting kampanyası sonucunda üç hafta sonra serbest bırakılmış­tı. İsviçre, Paule Minck, B. Malon'un arkadaşı Andrée Léo, Milli Savunma Hükümeti tarafın­dan Paris'teki kız okullarını yeni baştan örgüt­lemekle görevlendirilmiş Bayan Tinayre gi­bi Komün'ün kadın üyelerini de kabul etmiş bulunuyordu. Sonradan bunlara, hapishane­lerde ve hapishane-gemilerde on sekiz ay ge­çirdikten sonra Avrupa'nın en büyük bilim ku­rumlarının isteği üzerine serbest bırakılan ünlü coğrafya bilgini Elsée Reclus de katılacaktır. İsviçre ayrıca, taşralı sosyalistleri de mülteci olarak kabul etmiştir. Bunlar arasında, Creu-sot'dan gelen Dumay ile İnsan Hakları'nı öven yazılarından dolayı Haziran 1871 tarihinde Hérault ili mahkemesi tarafından mahkûm edi­len genç Jules Guesde'i özellikle saymak ge­rekir. Courbet, fırçasına; Rochefort da kalemi­ne İsviçre'de kavuşmuşlardı. Buradaki sürgün­lerin çoğu, Enternasyonal içinde Marx'çilar-la Bakunin arasında başlayan polemiğe katıl­mıştır. 1867 yılında kurulmuş olan Uluslarara­sı Barış ve Hürriyet Birliği'nin V. Kongresi'nde bazı sürgünlerin, Chaudey'nin infazını haklı göstermeğe çabaladıklarını; P. Minck ve A. Lé-o'nun da Versailles'cıları şiddetle eleştirdikle­rini biliyoruz. Ayrıca belirtelim ki bu sürgün­lerden çoğu anılarını yazmıştır ve bütün bunlar, Komün hakkında değerli birer belge ol­duğu kadar, sosyalist ideolojinin kök salma­sına da yardımcı olmuştur.
Hiç kuşku yok ki, bu sürgünlerden çoğu, hangi şartlarla ve nasıl kaçtıklarını açıklamak­tan çekinmişlerdir. Gene biliyoruz ki, sayısız Federe'nin "Yaşasın Komün!" diye haykırarak çan verdiği günlerde, çoğu şefler pek de ya­kışık almayan tarzlarda canlarını kurtarmışlar­dı. Bu türlü zaaflar üzerinde fazla durmak bo­şuna olacaktır.

G. Bourgin - A. Adamov Paris Komünü'nden




DEVRİMLER KARŞI DEVRİMLER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder