Fransa'da bırakılan mahkûmların, geçici bir süre için ya da müebbet olarak Yeni Kaledon-ya'ya ya da Nou Adası'na sürülen kadınlı erkekli (bu kadınlardan biri de Louise Michel'di) bedbahtlardan daha mutlu olduğu söylenemez. Devlet gemilerinin güvertesinde, demir kafesler içinde ve gardiyanların zorbaca davranışlarıyla sevkedilen sürgünler, gülünç denecek derecede ilkel birtakım çalışma araçlarıyla vahşi ormanların ortasına gönderilmişlerdir. Orada da en sadık yoldaşları açlık olmuştur. Bu arada çoğu ölmüş, birkaç tanesi de kaçabilmiştir.
Adalarda zaman zaman isyanlar da çıkmış ve tabii bu isyanlar en hunhar biçimde bastırılmıştır. Nou Adası'ndaki ünlü kırbaç sahnelerinden birinin bir kadın sürgün tarafından çizilen tablosunu aşağıya atıyoruz:
"Kırbaç cezası, davul sesiyle meydana toplanan bütün kürek mahkûmlarının önünde haftada iki defa uygulanırdı. Çırılçıplak bir halde bir sıraya yatırılıp bağlanan mahkûma, yerine göre on, on beş, yirmi ve bazen daha da fazla kırbaç vurulmaktaydı. Ceza aleti olan kırbaç, deriden örülme ve kalındı; özel olarak yetiştirilmiş bir cellat tarafından dehşet verici bir ustalıkla kullanılıyordu. Kırbacın her inişinde deri, ateşte yanmış gibi kabarıyor; dördüncü ya da beşinci darbede de kan fışkırmaya başlıyordu. Acı öylesine ağırdı ki, en dayanıklı insanın bile, haykırmamak için, insanüstü bir çaba göstermesi gerekirdi. On beş kırbaç yiyen cezalı, çoğunlukla, haftalarca çalışamaz bir hale geliyordu. Bir mahkûmun ölmeden kırk kırbaç darbesine dayandığı görülmemişti. Oysa ceza çoğu zaman elli kırbaç olurdu. Ama bu durumda bir cerrah, işkenceye nezaret eder ve mahkûmun ölmek üzere olduğunu sezer sezmez cezayı ertelerdi. Cezalı derhal hastaneye kaldırılıp tedavi edilir ve işkencenin devamı, iyileşeceği güne bırakılırdı..."
Kanak isyanından sonra (ki bu eylem sırasında Amouroux, vahşilere karşı kullanmak üzere kendisi ve arkadaşları için silah verilmesini istemiştir), sürgünlere uygulanan işlemlerde belirli bir yumuşama olmuştur. Bütün ülkeyi büyük çapta bir "temizleme" eylemine katılmaya çağırmayı denemiş olan Thiers hükümeti, daha başka önlemler de tasarlamış bulunuyordu. 26 Mayıs - 6 Haziran 1871 tarihleri arasında, J. Favre tarafından Fransa'nın yabancı ülkelerdeki temsilcilerine yollanan genelgeler, Komün suçlularının Fransa'ya iadesini sağlamaya yönelmişti.
Yerine getirilmesi olanaksız bir istekti bu. Bir kere, başvurulan ülkelerin liberal gelenekleri böyle bir isteğe karşı olduğu gibi, aileleri ve yakınlarıyla birlikte hesaplanması gereken sürgünlerin büyük sayısı da buna elvermiyordu.
Sürgünler, daha çok İngiltere, İsviçre ve Belçika'da yerleşmiş durumdaydılar. İngiltere'de özellikle Londra'da ve öteki büyük şehirlerde yerleşmiş binlerce sürgün arasında şu adları saymak gerekir: Camélinat, The-izs; Blanqui'cilerden Granger. Ed. Levraud, Ch. da Costa, Pilotell, geleceğin büyük Komün tarihçisi Lissagaray, 1873 yılında Karl Marx'-ın kızı Jenny ile evlenecek ve daha sonra da L'Aurore gazetesinin başyazarlığını yapacak olan topçu teğmeni Vaughan, C. Barrère, Brunei, Bergeret, Eudes, J. Andrieux ve büyük yazar J. Vallès. Bütün bu kimseler, özellikle de aydınlar, geçinmekte zorluk çekmekteydiler. Aralarından yalnız birkaçı resmi görev almayı başarabildi. Ama çok geçmeden yurt özlemi, kendini gösterdi. Yurt özlemi ile de, ayrılmalara, kopmalara, karşılıklı suçlamalara ve nefretlere yol açan bir acılık... Vermersch önce Vermersch-Journal, sonra da Qui Vive? adlı gazeteleri çıkardı ve bu arada da Vaillant'dan dayak yedi. Fédération journal des révolu-tionnaires'de.Vésinier, yok yere Blanqui'ciie-re saldırınca. Komün Mültecileri Birliği heyecana kapıldı ve Vésinier'nin gazetesini bir "satılmış gazete" olarak ilan etti.
Aynı tedirginlik, çok geçmeden Brüksel ve Liège'de bulunan sürgünlere de geçti. Belçika'ya kaçan sürgünler, resmi makamların düşmanlığına karşılık, halkın büyük sempatisiyle karşılaştılar. 27 Mayıs'ta resmi makamların düzenlediği "istenilmeyen adamlar" listesinde Komün'ün bütün tanınmış kişileri bulunmaktaydı. Belçikalı gericilerin bu tavrını L'Indépendance gazetesinde protesto eden büyük şair V. Hugo, aynı günün gecesi sınır dışı edildi. Buna karşılık, sonradan İngiltere'ye geçen Tri-don ve J. - B. Clément, daha 6 Nisan 1871 'de istifa ettiği halde 1873'te ölüme mahkûm edilen Ranc, Jourde ve Rochefort'la birlikte sürgünden kaçıp gelen gazeteci O. Pain, ilerde Fransız yüksek öğretim kadrosunun yöneticilerinden birinin babası olacak olan mühendis G. Cavalier, Milli Matbaa'nın yöneticisi De-bock, "mason" gösterilerinin organizatörü Thrifocq, ilerde Belçikalı ünlü kolektivizm öncüsü César de Paepe'in kızkardeşiyle evlenecek olan G. Bazin gibi Komün üyelerini halk büyük bir yakınlıkla karşılamıştır. Bunlara, sırası gelmişken, Rimbaud ile dostu Verlaine'i de ekleyelim. Bütün bu mülteciler zeki davranmış ve kendilerine büyük çapta destek olan bir "Yardımlaşma Sandığı" kurmuşlardır. Ayrıca sürgünlerin sunduğu Fransız el emeği, Belçika üretimini hissedilir derecede destekledi ve sürgünler, Belçika siyasal çevrelerinde, çok geçmeden gerçek nüfuz kazandılar.
İkinci İmparatorluk'un son yıllarında bütün aşırı akımların kongrelerinin toplanmış ve Enternasyonalin büyük çapta gelişmiş olduğu eski demokrasi ülkesi İsviçre ise, daha ilk günlerden başlayarak, B. Malon, Oereure, Marte-let, Protot, Pindy, Gambon, Miot, Lefrançais, Arnould, Babick.Rogeard gazeteci M. Vuülau-me, Rossel'in sekreterliğini yapmış olan genç G. Renard, Merkez Komitesi mensubu ve Milli Matbaa müdür yardımcısı Alavoine, barikat delegesi N. Gaillard ve eski Harp Okulu kumandanı Razoua gibi Komüncülere kucak açmıştı. Razoua, Fransa'ya iade edilmek üzere tevkif edilmiş ama sürekli bir miting kampanyası sonucunda üç hafta sonra serbest bırakılmıştı. İsviçre, Paule Minck, B. Malon'un arkadaşı Andrée Léo, Milli Savunma Hükümeti tarafından Paris'teki kız okullarını yeni baştan örgütlemekle görevlendirilmiş Bayan Tinayre gibi Komün'ün kadın üyelerini de kabul etmiş bulunuyordu. Sonradan bunlara, hapishanelerde ve hapishane-gemilerde on sekiz ay geçirdikten sonra Avrupa'nın en büyük bilim kurumlarının isteği üzerine serbest bırakılan ünlü coğrafya bilgini Elsée Reclus de katılacaktır. İsviçre ayrıca, taşralı sosyalistleri de mülteci olarak kabul etmiştir. Bunlar arasında, Creu-sot'dan gelen Dumay ile İnsan Hakları'nı öven yazılarından dolayı Haziran 1871 tarihinde Hérault ili mahkemesi tarafından mahkûm edilen genç Jules Guesde'i özellikle saymak gerekir. Courbet, fırçasına; Rochefort da kalemine İsviçre'de kavuşmuşlardı. Buradaki sürgünlerin çoğu, Enternasyonal içinde Marx'çilar-la Bakunin arasında başlayan polemiğe katılmıştır. 1867 yılında kurulmuş olan Uluslararası Barış ve Hürriyet Birliği'nin V. Kongresi'nde bazı sürgünlerin, Chaudey'nin infazını haklı göstermeğe çabaladıklarını; P. Minck ve A. Lé-o'nun da Versailles'cıları şiddetle eleştirdiklerini biliyoruz. Ayrıca belirtelim ki bu sürgünlerden çoğu anılarını yazmıştır ve bütün bunlar, Komün hakkında değerli birer belge olduğu kadar, sosyalist ideolojinin kök salmasına da yardımcı olmuştur.
Hiç kuşku yok ki, bu sürgünlerden çoğu, hangi şartlarla ve nasıl kaçtıklarını açıklamaktan çekinmişlerdir. Gene biliyoruz ki, sayısız Federe'nin "Yaşasın Komün!" diye haykırarak çan verdiği günlerde, çoğu şefler pek de yakışık almayan tarzlarda canlarını kurtarmışlardı. Bu türlü zaaflar üzerinde fazla durmak boşuna olacaktır.
G. Bourgin - A. Adamov Paris Komünü'nden
DEVRİMLER KARŞI DEVRİMLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder