19 Kasım 2011 Cumartesi

PARİS KOMÜNÜ VE ENGELS

"Savaş sırasında Parisli işçiler mücadelenin hiç yılmadan sürdürülmesini istemekle yetinmişlerdi. Ama Paris'in teslim olmasından sonra, teslim antlaşmasının yapılacağı sırada, yeni hükümet başkanı Thiers artık şu durumu he­saba katmak zorunda bulunuyordu: Parisli iş­çiler silahlı olarak kaldıkları sürece, egemen sınıfların -büyük toprak sahipleri ve sermayedarlar- nüfuzu her zaman için tehdit altında bulunacaktı. Bunun için de ilk eylemi, onları silahtan arındırma yolunda bir girişim oldu. 18 Mart gibi, Ulusal Muhafız Birliği'ne ait ve kuşatma sırasındaki bir yardım kam­panyasıyla yapılmış topları çalmak emriyle bazı cephe birlikleri gönderdi. Deneme başarısızlığa uğradı; Paris kendini savunmak için tek bir vücut gibi karşı çıktı ve Versailles' da kurulmuş olan Fransız hükümetiyle Paris arasında savaş ilan edilmiş oldu. Komün 26 Mart'ta seçilmişti, ayın 28'inde de ilan edildi. O zamana kadar iktidarı elinde tutmuş olan Ulusal Muhafız Birliği Merkez Komitesi, Paris Ahlak Zabıtası'nı (Police des Moeurs de Paris) bir kararnameyle dağıttıktan sonra yerini Komün'e bıraktı. Ayın 30. günü Komün askere alma işlemlerini durdurdu ve muazzaf orduyu lağvederek bütün sağlam yurttaşların katılması gereken Ulusal Muhafız Birliği'ni tek silahlı kuvvet ilan etti.
1870 Ekim’inden Nisanına kadarki bütün kiraların ödenmesini ye Belediye Emniyet Sandığı'na yatırılmış olan bütün eşyaların satışını erteledi. Yine aynı gün, Komün'e seçilmiş olan bütün yabancı uyrukluların görevlerinde kalmaları onaylandı; çünkü "Komün'ün bayrağı insan cumhuriyetinin bayrağı" idi. 1 Nisanda, her Komün görevlisinin, yani Komün üyelerinin de aylıklarının altı bin frankı geçmemesi karara bağlandı.
Ertesi gün de, Kilise ile devletin birbirinden ayrı olduğu, din işleri bütçesinin ortadan kaldırıldığı ve bütün Kilise mallarının ulusal servet olduğu ilan edildi. Bunun sonucu olarak da, 8 Nisan'da, okullardan bütün dinsel simge, resim, dogma ve duaların, kısaca "herkesin yalnız kendi dinsel inancını ilgilendiren her şeyin" kaldırılması bildirildi. Bu emir yavaş yavaş gerçekleştirildi. 5 Mayıs'ta, Versailles birliklerinin Komün saflarında dövüşürken tutsak düşen savaşçılarını her gün kurşuna dizmekte olması karşısında rehine almayı öngören bir kararname yayınlandı; ama bu karar hiçbir zaman uygulanmadı. 6 Mayıs günü, Ulusal Mu­hafız Birliği'nin 137. taburu giyotini yerinden alarak halkın sevinç gösterileri arasında ateşe verdi. Ayın 12. günü de Komün, şovenizm ve halkların birbirine düşürülmesine teşvik simgesi olduğu gerekçesiyle, 1809 savaşında ele geçirilen toplardan Napoleon tarafından döktürülmüş olan "Vendome Sütunu"nu yerinden kaldırmaya karar verdi. Bu karar 16 Mayıs günü uygulandı. 16 Nisan günü, Komün, çalışması imalatçılar tarafından durdurulmuş olan imalathanelerin sayımının yapılmasını emretti.
Emirde ayrıca, bu işletmelerin yönetiminin o zamana kadar o işyerlerinde çalışmakta olan işçilere emanet edilmesi için planlar ha­zırlanması ve bu işçilerin kooperatifler biçimin­de birleşmeleri, ondan sonra da tek bir büyük federasyon halinde örgütlenmeleri öngörülmüştü. Ayın 20'sinde fırıncıların gece çalışma­sını yasakladı ve iş bulma bürolarını lağvetti. İş bulma büroları, İkinci İmparatorluk'tan beri, polis tarafından seçilmiş ve hepsi de birin­ci sınıf birer işçi sömürücüsü olan kişilerin te­keline geçmişti. Bu bürolar, Paris'in yirmi ilçesinin belediyelerine devredildi. 30 Nisan'da, işçilerin özel kişiler tarafından bir sömürülme yolu olan ve aynı zamanda da işçinin iş aletle­rine sahip olma ve kredi haklarıyla çelişen "emniyet sandıkları”nın kapatılmasını emretti. 5 Mayıs'ta, XVI. Louis'nin idamının kefareti olarak yaptırılmış olan kiliselerin yıktırılmasına karar verdi.
Böylece, daha 18 Mart gününden başlaya­rak, yabancı istilasına karşı mücadeleyi o zamana kadar ikinci plana bırakmış olan Paris eyleminin sınıfsal niteliği, saf ve dokunaklı bir biçimde kendini göstermişti. Komün'de hemen hemen yalnız işçiler ya da işçi temsilcisi olarak tanınmış kimseler yer alıyordu. Gene aynı biçimde, kararlarının da kesinlikle emekçilere dönük bir niteliği vardı. Ya cumhuriyetçi burjuvazinin sırf alçakça davranışı yüzünden savsaklamış olduğu, ama işçi sınıfının özgür eylemi için vazgeçilmez bir dayanak, bir temel olan, sözgelimi devlet bakımından dinin kişilerin özel yaşamını ilgilendirdiği ilkesinin gerçekleştirilmesi gibi reformlar yapıyor, ya da doğrudan doğruya işçi sınıfının yararı için alınmış ve eski toplumsal düzende belli bir bakımdan derin yarıklar açan kararlar veriyordu. Ama bütün bunlar, kuşatma altındaki bir şehirde, en çok, bir gerçekleştirme başlangıcı olabilirdi ve daha Mayıs'ın ilk günlerinden başlayarak Versailles hükümetinin durmadan artan birlikleri­ne karşı mücadele bütün enerjinin o yolda harcanmasını zorunlu kıldı.
7 Nisan'da, Versailles'lılar Paris'in batı cephesi üzerinde, Neuilly'de Seine ırmağı geçitini ele geçirmişlerdi. Buna karşılık, ayın 11 inde, güney cephesinde general Eudes'ün bir hücumuyla, pek büyük kayıplar vererek püskürtüldüler. Paris, sürekli olarak topa tutulmuştu. Üstelik bunu yapanlar da, kentin Prusyalılar tarafından topa tutulmasını en büyük günah olarak damgalamış olan kimselerdi. İşte şimdi de, gene o aynı insanlar, Prusya hükümetinin önünde el açarak onlara Paris'i yeniden fethettirmek üzere Sedan ve Metz'de tutsak düşmüş Fransızların kendilerine daha çabuk iadesini istiyorlardı. Askerlerin bölüm bölüm iadesi Mayıs'tan itibaren Versailles'lılara kesin bir üstünlük sağladı. Bu durum, 23 Nisan'da Komün'ün teklifi üzerine başlayan veClairvaux'da tutuklu Blanqui'ye karşılık Paris Başpiskoposu ile Komün'ün elinde rehine birçok papazın iadesini öngören pazarlık görüşmelerini Thiers'in birden kesmesiyle kendini açıkça belli etti. Değişiklik Thiers'in konuşma tarzında daha da belirliydi.
O zamana kadar işi hep savsaklayarak kaypak ifadeler kullanırken, birden küstah, tehditkâr ve kaba oldu. Güney cephesinde Versaüles'lılar 3 Mayıs günü Moulin-Saquet tabyasını; ayın 9'unda, top ateşiyle yıkılmış Issy tabyasını, 14'ünde de Vanves tabyasını ele geçirdiler. Batı kanadında ise istihkâmlara bitişik birçok kasabayı ele geçirerek yavaş yavaş tabyaya kadar ilerlediler. Ayın 21 'inci günü de bir ihanet sonucunda ve ulusal muhafız karakolunun ihmalciliği yüzünden kente girmeyi başardılar. Kuzey ve doğu tabyalarını ellerinde tutan Prusyalılar, Versailles'lıların, onlara antlaşma koşulları gereğince yasaklanmış olan kuzeydeki araziden ilerlemelerine göz yumdular. Oysa Parisliler, o yönden bir saldırı beklememekte haklıydılar ve bundan dolayı da o araziyi zayıf birliklerle tahkim etmişlerdi. Do­layısıyla Paris'in batı yarısında, yani kibar semtlerinde pek az bir direnme gösterilebildi. İstilacı güçler kentin doğu bölümüne, işçi semtlerine yaklaştıkları ölçüde de direnme gitgide daha sert ve ısrarlı oldu. Komün'ün son savunucuları tam sekiz gün süren bir mücadeleden sonra Geffevfffe <re Metrümonteni tepelerinde artık daha fazla dayanamayarak düştüler. Bütün hafta boyunca ortalığı kasıp kavuran ve durmadan artarak devam etmiş olan silahsız kadın, çocuk ve erkek kıyımı işte o zaman en yüksek noktasına ulaştı. Tüfek yeteri kadar hızlı öldürmüyordu; onun için de mağluplar yüzlerce makineli tüfekle kurşuna dizildiler. Son kıyımın yapıldığı yer olan Pere-Lachaise Mezarlığı'ndaki   "Le Mur des Federes", sessiz bir tanık olarak, bugün de, hâlâ yerinde durmaktadır.
Bütün komüncüleri öldürmenin olanaksızlığı ortaya çıkınca da, sıra kitle halinde tutuklamalara, mahpuslar arasından bütünüyle keyfi bir biçimde seçilenlerin kurşuna dizilmesine ve geriye kalanların da Harp Divanları'nın önüne çıkıncaya kadar toplama kamplarına atılmasına geldi. Paris'in kuzey yarısının çevresinde ordugâh kurmuş olan Prusya birlikleri hiçbir kaçağı geçirmemek emrini almışlardı; ama askerler kendilerine verilen talimattan çok, insanlığın sesini dinledikleri zaman subaylar çoğunlukla buna göz yumdular. Bu şerefi özellikle, pek insanca davranarak Komün savaşçılarından olduğu kesinlikle belli olan birçok, kişinin geçmesine izin veren Sakson birliğine teslim etmek gerekir.
Bugün aradan yirmi yıl geçtikten sonra 1871 Paris Komünü'nün tarihsel eylemi ve anlatımına bir göz atacak olursak, bu konuda ' Fransa'da İç Savaş'a eklenmesi gereken bazı yanlar bulunduğu görülür. 'Komünün üyeleri, Ulusal Muhafız Birliği Merkez Komitesi'nde nüfuz sahibi olmuş Blanqui'ci bir çoğunlukla bir azınlık olarak bölünmüştü. Bu azınlık, büyük bir bölümü Proudhon'cu sosyalistlerden meydana gelen Uluslararası Emekçiler Derneği üyeleriydi. Genel olarak, Blanqui'ciler o zaman yalnız devrimci ve proletaryacı içgüdüyle sosyalisttiler. İçlerinden yalnız birkaçı, Alman bilimsel sosyalizmini bilen Vailiant sayesinde, ilkeler konu­sunda daha geniş bir bilgiye sahipti. Bugünkü anlayışımıza göre Komün'ün iktisadi alanda yapması gereken birçok şeyin ihmal edilmiş olması da böyle açıklanmış olmaktadır. Anlaşılması en güç olan ise, Fransız Devlet Bankası'nın kapıları önünde, neden kutsal bir saygıyla durulmuş olduğudur. Ayrıca bu da ağır bir siyasal hata oldu. Komün'ün elinde bulunacak olan bu banka, on bin rehineden daha değerliydi. Çünkü bu, bütün Fransız burjuvazisinin Versailles hükümeti üzerinde Komün'le barış yapılması için baskıya girişmesi demekti. Ama asıl harika olan, Blanqui'çiler ve Proudhon'culardan meydana gelmiş olan Ko­mün tarafından, buna karşın yapılmış doğru şeylerin miktarıdır. Şurası kesin ki, tıpkı siya­sal yetersizliklerinin ve davranışlarının sorumluluğunun Blanqui'cilere ait olması gibi, Komün'ün iktisadi kararlarının sorumluluğu, şerefli yanları bakımından olduğu gibi az şerefli yanları bakımından da başta Proudhon 'cu lara düşer. Her iki şıkta da tarihin cilvesi ötekilere olduğu gibi berikilere de, kendi açtıkları çığır ne yapmayı gerektiriyorsa onun tam tersini yaptırmıştır.
Küçük köylü ve esnaf topluluğunun sosyalisti Proudhon, dernekçilikten kesinlikle nefret ediyordu. Yararından çok sakıncası olduğunu, özü gereği kısır, hatta zararlı olduğunu, çünkü emekçinin özgürlüğüne darbe vurduğunu söylüyordu. Emekçinin özgürlüğüyle olduğu kadar emeğin tasarrufuyla da çelişen basit, hâttâ, gereksiz bir dogmadan başka bir şey değildi ve sakıncaları yararlarından daha çabuk artacaktı. Buna karşı da rekabet, işbölümü, özel mülkiyet iktisadi güç olarak kalmaya devam edeceklerdi. Emekçilerin dernekler biçiminde birleşmeleri ancak, sözgelimi demiryolları gibi büyük sanayi ve büyük girişim biçimindeki -Proudhon'un verdiği adla- istisnai durumlar için yersiz değildi.
1871 'de, Paris'te, o sanat zanaatçılığı merkezinde bile büyük sanayi istisnai bir durum almaktan artık o kadar çıkmıştı ki Komün'ün bütün öteki kararlarından çok daha önemli bir kararı, işçilerin yalnız her fabrikada dernekler biçiminde örgütlenmiş bir büyük sanayi, hatta aynı zamanda da imalathane örgütü kuruluşu meydana getirmelerini değil, bütün bu derneklerin büyük bir federasyonun içinde bir araya getirilmesini de öngörüyordu."
(Fransa'da İç Savaş'a Önsöz'den)












Devrimler Karşı Devrimler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder